Latîfe:
Bir gün Hâce Derbend’e giderken, bir çobana rast gelüp, çoban Hâce’ye “Fakih misin?” der. Hâce, “Belli” der. Çoban, “Bak şu canlara hep senin gibi bunlara mesele sual etdim, bilemediler. Gel seninle kavil edelüm cevâba kadir isen söyleyim, değil isen söylemeyim.” Hâce “Nedir sualin?” der. Çoban, “Şu yeni ay oldukta küçük, sonra büyük tekerlek olur ve onbeşden sonra küçülür, kalmaz. Eski ayı neylerler” der. Hâce, “Bu kadar şeyi bilmedin mi, ol eski ayı uzadırlar, şimşek yaparlar. Görmez misin gök gürledikde ne kadar kılç gibi parlar” der. Çoban, “Aferin fakih eyi bildün, ben de öyle fikr ederdim” dimiş.
.
Tercüme:
Yani insan mahl-ı hilâl gibi zuhur edüp, insan-ı kâmil oldukta pür ziya olup, âlem ziyasından sayemend olup, pir-i fâni oldukda yine hilâl gibi kalunsa da ruh şemşir-i Hûda’dır, ten gılâf olmuş ana, dahi â’la kâr eder, bir tig kim üryan ola, mefhumunca ol insan-ı kâmilin ruhu şimşek ve yıldırımdan ziyâde parlar. Ruhâniyeti-i âlileri âleme ziyâ verir. Ervahından istimdad ederler. Demeği tarif eder.
(Yani insan hilâl gibi görünüp olgun insan olduğunda ışık dolar, âlem ışığından yararlanır. İhtiyarladığında yine hilâl gibi kalırsa da ruh Allah’ın kılıcıdır, ten kılıf olmuş ona. “Daha çok kâr eder, bir kılıç ki çıplak ola” sözlerinin anlamına uygun olarak o olgun insanın ruhu şimşek ve yıldırımdan çok parlar. Yüksek rûhânilikleri âleme ışık verir. Ruhlarından yardım dilerler” demeyi tarif eder.)
Kaynak: Seyyid Burhaneddin Çelebi, Hâce Nasreddin Latîfesiyle Burhaniye Tercümesi, [Hazırlayan: Prof. Dr. Fikret Türkmen]
Görsel Kaynak: Mustafa Özçelik & Funda Koçer Yeşilyurt, Minyatürlerle Menâkıb-ı Hoca
Nasreddin