90- Değişim Dönemi

31 03 2014

90

“Yaşadığımız bu günlerden değişim dönemi olarak bahsediliyor, daha yüksek bir bilince ulaşma, farklı enerjilerle bağlantı kurma, seviye atlama ve daha bir sürü tanım…

Birçoğumuz bunları ciddiye almıyor, saçma ya da komik buluyor, diğerleri ise kendilerine yeni bir yol çiziyor bu tanımların ışığında. Etrafınızda çoğu kişinin konuşma terminolojsinde dikkat çeken bir değişiklik olduğunu fark etmemeniz imkânsız… Tuhaf mı? Bana göre değil… Yürümeyi ve konuşmayı yavaş yavaş öğrenen bir bebek gibi hepimiz öğreniyoruz…

Rehberler arıyoruz, o kadar ihtiyacımız var ki. Gözlerimizi dünyaya çevirdiğimizde gidilen yere ait endişe dolu gözlemler bizi bir çözüm aramaya yönlendiriyor, bazılarımızıysa umutsuzluğa… 

Ancak her değişim döneminde olduğu gibi, çözüm alternatifleri neredeyse başımıza sağanak gibi boşaltıldığında, ya birilerinin yaptığı gibi şemsiye kullanmaya başlıyoruz ya da bu yağmurun bereketinden nasıl faydalanırım diye kendimize yeni dünyalar yaratmaya…

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





89- Yaşamın İçine Adım At

30 03 2014

89

“Yaşamı da hayata geçirmek gerek.

Yaşam feragat ederek yaşanmıyor, tüm duyularla deneyimlemek gerek… Yaşamı tatmak, işitmek, görmek, koklamak ve yaşama dokunmak gerek.

Her ne ise seni kapalı tutan çık içinden; evden çık, işyerinden çık, küskünlüğünden, öfkenden çık, zihnindeki tüm engellerin içinden çık… yaşamın içine adım at. Kalk ve hemen şimdi yap; yarın için bugün dün’dür ve bil ki unutur sessizce.

Yaşamı deneyimlemek için tam merkezde, içinde olmak gerek. Bak bakalım merkezinde kim ya da ne var. Merkez sende değil dışındaysa o deneyim de sana ait değil artık. Geri dön merkezine ve ayaklarını yere sağlam bas. Kim olduğunu hatırla. Bu yaşam sana ait.

Unutma, her ne ise bizi yaşamdan korkutan her an peşimizde olacak. Korkuyu ve endişelenmeyi bırak.

Ve yaşamı paylaşmak gerek… Alınacak ve verilecek tek şey ise sevgi, mutluluk ve kahkaha olmalı.

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





88- Yaşam En Güzel Hediyedir

29 03 2014

 

88

“Yaşam, hediyelerini sadece doğumla birlikte verdikleriyle sınırlı tutmuyor, her an verebilecek kadar zengin ve cömert, sadece almayı istemek ve sunulanı görmek gerekli.

Almak bizim için, “Benim istediğim şekilde, benim istediğim zamanda, benim istediğim şey” kuralı ile sınırlandığında, hediyeyi ıskalamak kaçınılmaz. Oyun oynarken ne kadar kolaydır halbuki, önünüze çıkan her hediyeyi alırsınız, bilirsiniz ki ileride bu mutlaka bir işinize yarayacaktır, zihin çok sorgulamaz bile, emindir.

Akaşik Kayıtlar’daki atalarımız çok uzun bir yolculuk yaptılar. Bizler çok uzun bir yolculuk yaptık. Yolculuk devam ediyor…

İnsan olarak bu yaşamı deneyimleyebilme mertebesine geldiğimiz ve bu deneyimde bize sunulan her hediyeyi görüp kolayca alabildiğimiz için hepimiz teşekkürlerimizi sunmayı bilmeliyiz…

Yaşam en güzel hediyedir…

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





87- Şükran

28 03 2014

87

“Hepimiz bu dünyaya bize verilmiş hediyelerle geliyoruz. En önemlisi, insan olarak ruhun tanığı olma şansına sahibiz. Yaşanan her duygu ve deneyim bize bir anlam ifade etmeye çalışıyor. Ruh bu bedeni terk ederken belki kelimelerle anlatamayacağımız bir anlam olacak kazanımı.

Ruhun tanığı olarak insan, önce verilen tüm bu hediyelere teşekkür etmeyi öğrenmeli. Her neye sahipseniz bu sizin yolculukta yardımcınız, ister kullanın ister kullanmayın…

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





86- Hediye

27 03 2014

86

“Her beden kendi “hediyeleri” ile yaşama geliyor. İngilizcede bir tanım vardır “gifted”; bu, kişinin yetenekleri demektir. Doğduğumuz anda bize verilen hediyeleri görebilmek gerek. Gözlerimiz arzu ve isteklerle büyülendiğinde bu hediyeleri görmek bir o kadar zorlaşıyor, hep imrenme ile geçiyor zaman, “Keşke ben buna sahip olsaydım, keşke değişebilseydim.

Günümüz yaşam tarzı bu isteği o kadar kuvvetlendiriyor ki artık insan kendine tahammülsüz olma noktasında. Beni baştan yarat! Çünkü ben kendime dayanamıyorum. Çünkü ben kendimi sevemiyorum.

Sevginin olmadığı yerde hiçbir iyilik ve güzellik durmaz. İşte bizler bugün kolayca kaybediyor, kolayca hastalanıyor, kolayca yıkılıyoruz…

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





85- İnsan Bedeni; Benzersiz Bir Araç

26 03 2014

85

“İnsan bedeni bize yolculuğun bu bölümünde verilmiş kıymetli bir araç, daha derin bir deneyim sağlayabilmemiz için.

Bu dünyada, insanın deneyimleyebileceği duyguları ve maneviyatı diğer hiçbir canlı formu deneyimleyemez.

Varlığın yolculuğunda kullanabileceği benersiz bir araç…

Yine de bizler, sahip olduğumuz bu eşsiz aracın yeterince kıymetini biliyor muyuz? Hem fiziksel hem duygusal anlamda yeterince özen gösterip koruyor muyuz?

Maddeyi yücelten yaklaşımımız içinde bugün, evlerimiz, arabalarımız, eşyalarımız, kendi bedenimizden bile kıymetli bir halde değil mi?

Hastalıkları, mutsuzlukları içinde insan aslında kendine acı çektirenin kendisi olduğunu göremez mi?

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





84- Ruhun Tanığı Olarak İnsan

25 03 2014

84

“İnsan bu yolculukta ruhun tanığıdır.

Bizler, ruhlarımızın yolculuğuna birincil ağızdan tanıklık yapabilecek tek kişiyiz. Yaşadıklarımız bir gelişim platformu, ne zaman bunları kişisel almaya başlıyoruz ve tek gerçeklik haline getiriyoruz, ruhun manevi yolculuğunu göz ardı ediyoruz. Bu yaşam ruhun deneyimlemesi gerekenler için bir ortam ve bizler de bedenlerimizle bu deneyim için gereken tüm imkânları sunan ev sahipleriyiz. Bu imkânların ruhun deneyimi için kullanılan araçlar olduğunu unutup kişisel kazanç ve kayıplarımız olarak görmeye başladığımızda, tanık halinden çıkıp fail oluyoruz, bu sanki bir tiyatroda seyirciyken aniden sahneye çıkıp oyuncu olmaya çalışmak gibi.

Bırakın yaşam size yolculuğu göstersin, siz sadece izlemeye çalışın. Tanık olduğunuzda ve farkındalığınız arttığında yaşamı anlamaya bir adım daha yaklaştığınızı göreceksiniz.”

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





83- Sonsuzluk

24 03 2014

83

“Aktarılan bilgiye göre, bugünkü hava, su ve topraktan bahsedemeyeceğimiz bambaşka şartlar altında, bu şartlara uygun gelişen varlık, fiziksel gelişimin yanı sıra ruhsal bir gelişim süreci de geçirir. Akaşik Kayıtlar, insanın ilk dönemlerde maneviyat olmaksızın sadece fiziksel bedeni geliştirmeye çabaladığını anlatır. Zihinsel faaliyetler devreye girer, bu varlıkların bazıları daha üst seviyelere çıkabilmek için diğerlerini geride bırakmak zorunda kalırlar ve geride kalanlar diğer yaşam formlarını oluştururlar, zihinden yoksun kalanlar hayvan seviyesine inerler. İnsan gelişirken yeryüzünün yaşam şartlarıda gelişir, değişir. Ve her gelişim aşamasında, bazıları alt seviyede kalarak geriler…

Kimimiz için bu anlatılanlar ilginç bir hikâye olmaktan öteye geçmez. Ancak, biz inansak da inanmasak da, aklımız alsa da almasa da, aslında olan değişmez. Varlık var olmuştur. Gelişimi ise halen devam ediyor ve devam edecek. Maddesel olan yok olurken manevi olan ilerleyecek.

Sonsuzluk ve ölümsüzlük maneviyata aittir.

İnsan ancak ölümlü olan ve ölümsüz olanın birleşimini anladığında yaşamın anlamını kavramaya başlar.

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





82- Şehadet

23 03 2014

82

“Tarihe yapabildiğimiz tanıklık için bugüne bakmamız yeterli. Aynı olayı dinlediğimiz değişik kaynakların hikâyeye kattığı yorumlar ve alıntıların farklılıklarını düşününce binlerce yıl geçmişten gelen bilgilerin sınırlarını ve yorumlanmışlıklarını göz ardı etmek çocuksu bir saflık gibi geliyor insana ya da elle tuttuğuna körü körüne inanca duyduğu ihtiyaç.

Sadece insanlığın değil varlığın, var oluşun, evrenin, âlemlerin tarihi ise bambaşka bir dünya. Yine de bu bile, bize aktarabilenlerin dili döndüğünce tanımlanmaya çalışılmış bir tasavvur –bir başka tanıklık ne de olsa-.

İnsan tüm bu şahitlerin yorumlarından azad olmadıkça, kendi şehadetine kavuşmadıkça, sonsuzluğu algılayabilmesi ancak zihinsel bir çaba olarak kalmaya mahkum.

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar





81- Tarih

22 03 2014

81

“Akaşik Kayıtlar’la ilgilenenler bilirler varlığın tarihi insanın tarihinden farklıdır, din kitaplarında anlatılan Âdem ve Havva hikâyelerinden ya da bilimin anlattığı evrimleşme hikâyesinden çok daha eskilere gitmemiz gerekir.

Bilinen tarih sadece çok kıstlı bir döneme ışık tutar. Çoğu bulgu yorumlanamaz ve gizemini korumaya devam ederken, yapılan yorumların ne kadar doğru olduğu şüphelidir. Zaman, herşeye hakim gelir. Uygarlıklar yapılanır, uygarlıklar yok olur. Tıpkı içinde yaşağımız uygarlığın, çağın yok olacağı gibi. İnsan sonsuzluğun içinde varoluşu anlamak için kendini tarih ile kısıtlarsa elde edeceği sadece çöldeki kum tanesidir.

Kavrayamadığımız ve duyularımızla algılayamadığımız sonsuzluğu bilebilmenin, insanın varoluşunun anlamını görebilmenin bir yolu var mıdır?

Alıntı: Saba Melike Belkıs Doğar, Yaşam Gördüğünün Ötesinde

Fotoğraf: Saba Melike Belkıs Doğar