“Bu nedenle âlemdeki [şeylerin] tek tek tespihleri ayrıntılı olarak bilinmez. Demek ki, Her şey Rabbinin övgüsünü tespih eder [17:44] ayetinde geçen ‘övgüsünü’ kelimesindeki zamirin kula döndüğü bir derece vardır [kul kendi övgüsünü tespih eder ve yüceltir]. Bu yoruma göre, kastedilen şey, her şeyin kendi övgüsünü tespih etmesidir. Öyleyse ‘tespihini’ kelimesindeki zamir, tespihi yapan kimseye döner. Başka bir ifadeyle kendisi övgüsünü tespih eder. Nitekim inanç sahibinin de yalnızca kendi inancındaki ilahı övdüğünü, nefsini ona bağladığını belirtmiştik. İnsanın amelinden ortaya çıkan şeyler de insanın kendisine döner. Öyleyse insan, ancak kendisini över; çünkü sanatı öven kimse, hiç kuşkusuz, sanatkârı övmüş demektir; çünkü sanatın güzel olup olmayışı, yapanla ilgili bir durumdur. İnançtaki ilah da onun hakkında düşünen insanın ürettiği bir şeydir. Başka bir anlatımla inançtaki ilah, insanın bir ürünüdür. Bu nedenle insanın inandığı şey hakkındaki övgüsü, kendisine dair bir övgüdür. Bu nedenle başkasının inancındaki ilah kötülenir.
İnsan, insaf gösterseydi, böyle yapmazdı. Ne var ki, inançtaki bu özel ilahın sahibi, başkasının Allah hakkındaki inancına karşı çıkarken bu gerçeğin farkında değildir; çünkü o, Cüneyd’in “Suyun rengi kabın rengidir” sözünü anlasaydı, hiç kuşkusuz, her inanç sahibine inandığı şeyi teslim eder, her surette ve inanılan her şeyde Allah’ı bilirdi.
Öyleyse [başkasının inancına] itiraz eden kişi, bilgili değil, yalnızca bir zan sahibidir. Bu nedenle Allah, “Ben kulumun bana olan zannındayım” buyurdu. Başka bir ifadeyle ben kulumun inancındaki surete göre zuhur ederim. Dilerse [inancında] mutlak davranır, dilerse sınırlar.
O halde inançların ilahı tanımlara girer. O, kulun kalbinin kendisini sığdırdığı ilahtır; çünkü Mutlak İlah’ı hiçbir şey sığdıramaz; çünkü Mutlak İlah, şeylerin kendisi ve kendisinin aynıdır. Bir şey için kendisini sığdırdı veya sığdıramadı denilemez. Bunu anlayınız!
Allah doğruyu söyler ve doğruya ulaştırır.
Allah’a hamd olsun onun başarıya erdirmesiyle kitap tamamlandı. Yegâne olan Allah’a hamd olsun. Salat ve selam, efendimiz Muhammed’e, onun ailesine, arkadaşlarına olsun.
***
[Ferağ Kaydı: Eserin istinsahı, Cemadi’l-âhire ayında sekiz yüz otuz dokuz senesinde tamamlandı. Allah Hz. Muhammed vesilesiyle onun sonunu hayır etsin, amîn!]
Alıntı: İbnü’l-Arabî, Fusûsu’l Hikem, XXVII. Muhammed Kelimesinde Ferdiyet (Teklik) Hikmeti, Namaz, s. 245
Çeviri ve şerh: Ekrem Demirli, Kabalcı Yayınları