Oda karanlık… Karanlık, boşluk.
Yanan mumun alevi, boşluğu dolduran aydınlık: Işık.
…
Işığın Krallığı’nda,
Yargılama yoktur, anlayış vardır.
Reddetmek yoktur, kabulleniş vardır.
Acımasızlık yoktur, merhamet vardır.
Öfke yoktur, şefkat vardır.
Üzüntü yoktur, sevinç vardır.
Korku yoktur, sevgi vardır.
…
Yeryüzü ve gökyüzü, toprak ana ve göksel baba, arasında insanlık.
Yeri göğe bağlayan bir köprü gibi; insan geçiş elemanı, bütünlüğün parçası.
…
Işık yaşamdır.
Her gecenin sabahında, en derin karanlığın içinden güneş yeniden doğar.
Karanlık ölümdür. Uyku, küçük ölüm.
Güneşle birlikte, karanlıkla ölen her şey, yeniden yaşama döner.
Ölüm değişimdir, ölüm dönüşüm.
Biz, fark etmeden, her gece ölür, her sabah yeniden doğarız. Uykunun tatlı kollarında yatarken eski “ben”liğimizi ölüm meleğine bırakır, dönüşür ve her sabah yeni bir “ben”liğe uyanırız. Yeni uyanan “ben” artık eski “ben” değildir… Her an, bir önceki an sessizce veda eder bize. Yaşam sessizce değişir her an, fark etmeyiz.
Güneşle uyanan her varlık değişir, ister insan, ister hayvan ya da bitki, ister canlı olsun isterse cansız, hepsi değişir. Evren değişir, dünya değişir, bizler değişiriz.
…
Sonsuz bir ölüm yaşam döngüsü.
“Doğanın ebedi döngüsü”; kuyruğunu öldüren ve kendini her seferinde yeniden yaratan yılan Ouroboros… Eski bedenini ateşte yakan ve küllerinden yeniden doğan efsanevi Simurg, Zümrüd-ü Anka… Bu sonsuz çarkın ve kendini yok edip yeniden doğuşun sembolleri.
…
Oysa insan korkar ölüm meleğinden.
Bilmez ki yenilenebilmek için, yeniden doğmak için, ölmesi gerekir her seferinde. Eskiye ait ne varsa, o, ölüm meleğine aittir. Gitmesi gereken her şeyi sevgiyle almaya gelir; geçmişi, eski anıları, üzüntüleri, endişeleri, korkuları, tüm eskileri sevgiyle bırakmasını bilmek gerekir.
…
Korkunun Krallığı bırakmak istemez.
Değişmek istemez. Eskiye tutunur, eskiyle var olur. Tüm anılar, geçmişe ait duygu ve düşünceler, geleceğe ait tüm planlar, üzerine gün ışığı düşmeyen ve düşmemiş her şey karanlıktadır.
Korkunun Krallığı karanlıktır. Geçmiş karanlığa gömülmüş, gelecek ise henüz aydınlanmamıştır. Gün ışığı değmemiş her duygu ve düşünce Korkunun Krallığı’ndadır.
…
Işık bilgidir. Işık var oluştur. Işık yaşamdır.
Her sabah doğan güneşi selamlamak yaşamı kucaklamak demektir.
Her günün ışığı eskiyi kapatır, yeni bir başlangıç yapar. İlerlemek için her sabah yeni bir güne, yeni bir yaşama hoşgeldin demek, her gece eskiyle vedalaşmak gerekir: “Güle güle git, senden çok şey öğrendim…”
…
Güneş, ışık kaynağımız, yaşam enerjimiz. Yol göstericimiz…
Yakıcı gücüyle korkutucu, sıcaklığıyla sevgi dolu.
Güneş, bilginin kaynağı, tekamülün deniz feneri. Değişimin merkezi…
Dünya üzerinde yaktığın ister keskin ama naif bir mum alevi olsun, isterse kudretli bir kamp ateşi, alabildiğin kadarını al her seferinde. İhtiyacın kadarını al. Bil ki, aldığın her sefer bir adım ileriye gider, bir nebze daha anlar, kabullenirsin.
Vakti gelmeden ateşe dokunmaz ama vakti geldiğinde, Simurg gibi korkusuz yanarsın.
Her anlayış, her kabulleniş yeni bir “sen” yaratır. Işığın aydınlığında, karanlık ve karanlıkla birlikte de tüm korkular yok olur.
…
Bilgi yaşamın içinde.
Oku. Her kelime bir mum alevi gibi yolunu aydınlatır. Isıt kendini ve yaşamını aydınlat.
Tüm sahte bilgiler ve sahte ışıklar aslında korkup kaçtığın cehennemin ateşidir. Ama her korktuğunda ve her kaçtığında kendini cehenneme mahkum eden yine sensin.
…
Işığın Krallığı’nda korku yoktur, sevgi vardır.
İnsan için artık karanlıktan aydınlığa geçiş vaktidir.
İnsanoğlu için esaret değil cesaret zamanıdır.
İnsan, içinde ışık taşıyan, güneşin her doğuşuyla yeniden doğan…
Işık yaşamdır, yaşam sevgidir ve sevgi özgürdür, tıpkı insan gibi…
Tıpkı senin gibi.